Tuesday, January 18, 2011

MONOLOG

yazan:Burcu Acem

    Serseri bir ruhun varsa eğer, dar gelir sana buralar.Dar gelir ki duramazsın istesense.O kıyafetleri giyemez,verilenleri istemez kendin kurarsın herşeyi,kendi istediğin gibi.Ve sen kaybolmak istersin ki kaybolduğunda bazen, seni görmediklerini düşünürsün, ne mantonun kapşonu ne de giydiğin siyah renk seni görünmez yapar.Sen, onların seni düşünmesini bu şekilde engelleyemezsin. Çünkü onlar seni seviyorsa hergün, her an seni düşünürler. Seni merak ederler yanlarında değilsen. Seninle konuşmak isterler bir süredir görmedilerse seni ve sesini duymadılarsa…duymak isterler.Gözlerine bakmak isterler senin, o canlı cıvıl cıvıl haline bayılırlar. Sen bikaç bişey anlatırsın,yüzleri güler, kahkahalarla sürer sohbet, sana sadece bakmaları da yeter. Sessizce oturmanız da.Ya da sana sarıldıklarında biter hasretleri, o an sevildiğini anlarsın.

    Bazen kimseyle konuşmak istemezsin, kimseyle görüşmek. O gün ararlar seni cevap vermezsin. Cevap vermezsin çünkü sesin bozuktur, kafan gibi. Hızlı hızlı yürürsün kafanı dağıtmak için,biyerlerde oturursun, kitapçılarda dolaşırsın, dar ara sokakları olan dolambaçlı yollarda; oralarda oturan insanların yanından geçersin, yada turistlerin .Kafan çok doludur. Yüzeysel olmak çok istersin ama yapamazsın, en derinlerde hazine mi ararsın? Dalarsın, çıkmak bilmezsin.

   Sonra ışığı görürsün gözlerini açtığında, daha fazla nefesini tutamayacağını anladığında yüzeye çıkarsın, su foşurdar ilk, sonra müzik sesini duyarsın plajdan gelen, insanlar tatilde, hava güzel. Sahi, bi tek tatilde yüzeye çıkarsın sen, nefes alırsın. Denizden zor adımlarla soluk soluğa çıkarsın,havluna sarılır duşa yürürsün. Saçlarını toplarsın ,iyice uzadı ya biraz uçlarından mı aldırsan saçlarının? Son kesimin içine sinmediğini düşünür vazgeçersin. Çevrene bakarsın…Çevrede İstanbul’dakinden daha mutlu ve dingin yüzler olduğunu fark edersin.Bu neyin mutluluğu Allahaşkına? Bir haftaya bitecek tatilinin mi başkalarının altı ay süren tatilleri mi ya da bir günlüğüne oraya gelmiş ve akşama evlerine dönecek olanların mı,ya da şu an orada çalışan insanların mı? Bu neyin mutluluğu o an? Kumsalda yürürsün. Ayaklarına çarpan dalgalar mı sıkıcı yapar anı, yoksa bunu dağıtan güneşin yakıcılığı mı? Soğuk su mu içmeli bol bol, yüzmekten acıkınca güzel yemekler mi yemeli? Uyumalı mı?

   Yağmurdan kaçmaya çalışırken şemsiyenin artık dayanamadığını anlarsın rüzgara. Rüzgar öyle hızlı esiyordur ki şemsiye kırılmasın diye kapatmak zorunda kalırsın, ve daha hızlı ıslanmaya başlarsın.Üşürsün, ellerin üşür şemsiyeyi tutan,ayakların üşür, boynun üşür.Bir an önce eve varmak istersin.Bu, bütün kış sürecektir.

   Hava her hafta sonu kapalıdır ama seni sevenlerin varlığı kalbini ısıtır.Bu kadar önemli mi bunu bilmek? En yakınında olduğuna inanmak en uzak mesafelerde bile olsalar bi lafları yeter mi öyle buna emin olmaya? Seni sevdikleri için katlanıyorsundur bu yağmura çamura bu kışa. Seni sevdiklerini bildiğin için devam ediyorsundur. Seni sevdiklerini ve merak ettiklerini bildiğin için kendine daha fazla dikkat ediyorsundur. Onlardan mı güç alıyorsun yoksa? Hani kendi içinde çok güçlüydün? Hani yıkılmaz kaleydin? Evet, öylesin.O kadar güçlüsün ki diğer insanların lafları artık teferruat kalır, senin enerjini alamazlar eskisi gibi. Sen gülümsersin birden. Bunları söylerken aynaya baktığını ve saatlerdir kendinle konuştuğunu anlarsın, dişlerini fırçalarken. Derinsin ya,dalmışsın işte yine.
  Dişlerin parlar güldüğünde,kendine gülersin.Söylenerek evden çıkar, yağmurda kalabalığa kalışırsın. Kapşonunu başına atarsın,şemsiyeyi açsan da işe yaramayacaktır.Adımların hızlanır, gözden kaybolursun...

18.01.2011
My Ping in TotalPing.com